Köprülü Kanyon Milli Parkı Akdeniz Coğrafi Bölgesinin Antalya Bölümü içerisinde bulunan Milli Parklardan birisidir ve Antalya ilinin sınırları içerisinde yer almaktadır. Köprülü Kanyon Milli Parkı, güneybatısında bulunan Antalya’ya 85 km, güneydoğusundaki Manavgat ilçesine ise 63 km. uzaklıktadır. Antalya-Manavgat karayolunun 49. kilometresinden kuzeye ayrılan yolu takiben önce Beşkonak Bucağına, buranın yaklaşık 5 km. Kuzeyinden itibaren ise coğrafya ile tarihin bütünleşip, özellik kazandırdığı Köprülü Kanyon Milli Parkı na ulaşılır.
Neden “Köprülü Kanyon”
Akarsular tarafından derin yarılmış vadiler ve tipik kanyonların bulunması, bu kanyonların üzerinde ulaşımı sağlamak için kurulan tarihi köprülerin varlığı, bu Milli Parka “ Köprülü Kanyon Milli Parkı” adı verilmesine neden olmuştur. Doğal güzelliklerinin yanında arkeolojik bakımdan da zenginliklerinin bulunması önemini bir kat daha artırmıştır. Sınırları içerisinde, Roma dönemine ait köprüler, çok sayıda harabeler ve tarihi Selge şehri de bulunmaktadır.
Köprülü Kanyon Milli Parkı’nın kıyının gerisinde ki dağların güney yamaçları üzerinde yer alması, buranın deniz kıyısına oranla yağış ve sıcaklık açısından farklılık göstermesine neden olmuştur. Bunun da nedenini. Akdeniz üzerinden gelen nemli hava kütlelerinin kıyının gerisinde ki dağların yamaçlarına çarpıp yükselmesi, orografik yağışlara neden olması şeklinde açıklayabiliriz. En fazla yağışın Ocak ayında, en az yağışın ise Temmuz ayında düştüğü, buna mukabil aylık ortalama sıcaklığın en düşük değerine Ocak ayında, en yüksek değerine ise Temmuz ayında ulaştığı görülür.
Yağış ve sıcaklık koşullarının bu denli elverişli olması zengin bir bitki örtüsünün gelişmesine neden olmuştur. Bu zengin bitki örtüsü içerisinde en fazla Cupressus semperviren (Akdeniz selvisi), Pinus brutia (Kızıl çam), Pinus nigra (Kara çam), Quercus cessiliflora (Sapsız meşe) dikkati çeker.
Köprülü Kanyon Milli Parkı Antik Çağda da yaygın bir yerleşmeye sahne olmuştur. Tarihi Selge şehri, çeşitli harabeler, su kemerleri ve köprüler bunun kanıtını teşkil eder. Böylece, Antik Çağda ki bu kalabalık nüfus ormanları çok fazla kullanmıştır. Buna günümüz insanında kereste ve yakacak elde etmek için ağaç kesimi, ormanı yok ederek tarım alanı açma çabası ile ormanın içerisinde hayvan beslemeleri de eklenince doğal bitki örtüsü tahrip olmuştur. Böylece doğal denge de giderek bozulmaya başlamıştır, bütün bunların sonucu ise, yöre de ki eski yerleşmeleri (harabeleri) olumsuz yönde etkilemekte, deformasyonlarım kolaylaştırmaktadır.
Köprülü Kanyon Milli Parkı’nda doğal güzelliklerin dikkati çekecek ölçü de olması, buranın jeolojik yapısı ile de ilgilidir. Yaygın formasyonlar denizel tortullar ve konglomeralardır. Geniş bir yayılım alanına sahip olan kalkerler Mesozoik ve Orta Miosen’ e aittir. Alp Orojenesrinin etkisi Ue bu sahadaki kıvrım ve faylar oluşmuştur. Yapının kalker olmasının yanında iklim koşullarınında uygunluğu, karst topoğrafyasının gelişmesine neden olmuştur. Köprülü Kanyon Milli Parkı içerisinde pek çok küçüklü büyüklü karstik kaynaklar, mağaralar, lapyalar (özellikle Zerk köyü civarında) bulunmaktadır.
Denize yakra olmasına rağmen, Köprülü Kanyon’da yüksekliğin birdenbire arttığı görülür. Nitekim Bozburun Dağı 2505 m. yüksekliğe sahiptir. 300-1000 m. arasındaki yükseklikler, burada geniş alanlar kaplamaktadır. Fasla eğimli yerlerin çokluğa, doğal manzarayı da etkilemiştir.
Kanyon Oluşumu
Yöredeki en önemli jeomorfolojik birim kanyonlardır. Bolasan köyü yakınında geniş bir vadide akan Köprü çayı köyün hemen altında 14 km. uzunlukta ve bazı yerlerde 400 m. yükseklikteki duvarlara sahip bir kanyona girer. Tektoniğinde oluşumunda etkili olduğu bu kanyon, konglomera ve daha yaşlı kalker formasyonları içerisinde açılmıştır. Birçok karstik kaynakla Leşlenen ve yeşilimsi mavi renkteki akarsu, Köprü çayı kanyonun’dan sonra yine geniş bir vadide akmaya devam eder. Yöredeki en büyük kanyon olan Köprü Çayı Kanyonun’dan başka, daha küçük ölçülere sahip kanyonlar da vardır. Kalkerler arasında küçük ağızlara sahip mağaralar görülür. Henüz hiç bir speleolojik ve arkeolojik araştırma yapılmayan bu mağaralarda arkeolojik buluntulara rastlanmaktadır.
Köprülü Kanyon Milli Parkında doğal koşulların insan yaşamı için bu denli elverişli olması, ona kendisine has beşeri özellikler kazandırmıştır. Arkeolojik çalışmalar henüz tamamlanmamış olmakla beraber, burada Antik Çağdan beri yerleşme olgusunun devam ettiği görülmektedir.
Antik eserlerde yapı malzemesi olarak çevreden kolaylıkla temin edilebilen kalker kullanılmıştır. Köprülü Kanyon Milli Parkı’nın sınırları içerisinde ki, eskiye ait en büyük yerleşme Sclge’dir. Selge Köprü ırmağının batısında ve denizden yaklaşık 1000 m. yüksekliktedir. Selge’de günümüze sağlam olarak kalabilen en bariz eser büyük sayılabilecek bir anfitiyatrodur. Bunun dışındaki kalıntıları, harabe halindeki duvarlar, kentin agorası, su kuyuları ve sütunlar oluşturur. Tarihi kaynaklar, antik Selge şehrinin zenginlikleri ve medeni idaresinden bahseder. Şehir’de günümüze kadar ayakta kalabilen yapılar çok azdır, bunun nedenini de depremlere bağlayabiliriz. Hemen yanı başında Zerk köyü bulunmaktadır, köydeki evlerin duvarlarında Selge’nin yapımında kullanılan antik tasları görmek mümkündür. Antik Selge şehrini koruyabilmek için Selge harabelerinin içerisinde kurulmuş olan Zerk köyü nün, yeni bir yer bulunarak buradan kaldırılması gerekmektedir.
Köprülü Kanyon Milli Parkının çok eğimli bir araziye sahip olması ve kanyonlarla yarılması, burada ulaşımı güçleştirmiştir. Sarp ve derin kanyonların geçilebilmesi için köprüler yapılmıştır. Bu köprülerden en önemlileri Roma devrine ait iki köprüdür. Günümüze kadar sağlam olarak kalabilen bu köprülerden, Oluk Köprü bugünde kullanılmaktadır, ancak yeni ve daha geniş bir köprünün yapılarak, bu köprünün koruma altına alınması gerekmektedir. Diğer bir tarihi köprü ise Büğrüm Köprüdür. Bu köprünün yerine, kullanılabilecek bir başka köprü yapılmış ve Büğrüm Köprü koruma altına alınmıştır. An.tik çağlardan günümüze kalan en önemli yol ise Oluk Köprü ile Selge arasındaki karayoludur. Genişliği yer yer 2 m.’ye varan bu yol kısmen tahrip olmuş durumdadır. Yüksekte ki Selge şehrinin daha aşağılarda ki yerleşmeler ile teması için yapılan bu yol arazinin eğimli olmasına rağmen hemen hemen düz bir şekilde uzanır.
Kaynak : Arş.Gör. Süha KOCAKUŞAK, Arş.Gör. Hakan YİGİTBAŞIOĞLU (Ankara Üniversitesi)